The Iconoclast adlı proje Prada da, sinema ve marka dünyasının bilinen ve aranan kostüm tasarımcıları ile iş birliği yaparak New York, Paris ve Londra’daki mağazalarında yeni tasarımları ile adeta görsel bir şölen, tarz sergiledi.
Bilinen bir markanın moda dünyasında daimi olarak kalabilmesi için yılda 2 ya da 4 koleksiyon çıkarması, isimlerini reklam kampanyaları ile de gündemdeki tutuyor olması, tabi ki de artık bu zamanda çok yeterli gelmemektedir. Bilinen markaların bulundukları konum ve marka etiketlerinin yaygınlığı bakımından, prensip ağırlıklı projelere daha çok fazla önem göstermek zorundalar. İşte tam bu duruma göre çok iyi bir örnek olan ve Prada da sergilenen The Iconoclast projesidir, diyebiliriz.
Geride bıraktığımız zamanlar içerisinde moda editörleri ile yapılmış olan proje kapsamında, bu sene sinema dünyası ile tanınmakta olan kalite sahibi kostüm tasarımcıları New York, Paris, Londra’da yeni tasarımları ile adeta görsel bir şölen sundular.
Bazı zamanlarda bazı isler emek harcadığımız, üzerine çok yoğunlaştığımız, önemli emek gerektiren işlerimiz ya da projelerimiz olabiliyor. Bu projeler tamamlandıktan sonra büyük beğeni, ilgi ve manşetlerde isim oluşturduğumuz zaman tüm yorgunluklar geride kalabiliyor. İşte bu projede tam bu durumu anlatıyor.
O ses getiren proje diğer dünyaları ve moda dünyasının deneysel bakımından karşılaştırmalar ile birleştirirken, bir taraftan da sinemadaki en çok yıldızı parlayan yönetmenlerin verdiği ilhamları sundu. 2015 yılında üçüncüsü yapılacak olan The Iconoclast projesi, Paris, Londra, New York olmak üzere üç yerde düzenlendi. Bu sayede 3 ayrı yerde üç ayrı başarı elde etmiş oldular.
Moda dünyasında ayakta kalabilmek için bu tarz projelere yer vermek farklı tasarımlarla gündeme düşmek ve hatta en çok ismi anılan tasarımcı olabildiğin sürece başarı merdivenlerinde her geçen gün tek tek ilerlemerini sağlıyor. Ne de olsa moda dünyası ilk başarısızlıkta bir anda gündemden hızlıca düşülebilen bir sektör değil midir?
Ödüllü kostüm tasarımcısı olan, Michael Wickens ile sergi ve mimar tasarımcısı olan tim martin New York'ta ağırladı. Şuan ki günümüzde en güncel kostüm tasarımcısı ve görsel sanatçı olan Aienne Philips londra da, İtalyan figüratif sanatın sinemasında başarılara katkı sağlayan, en önemli isimlerin arasında yer alan Milena Canonero yu Paris de, projelere davet ederek konuk etti.
A. Philips nerden baksan 20 yıl gibi bir zaman diliminde Madonna'nın albüm kapaklarında, müzik videolar yanında kostüm tasarımcıların da adını duymaktaydık. Dahası da 2006 yıllarında Jim Mangold’un yönetmenliğini olan Walk The Line adlı filminde ve 2012 senesinde W.E. filminde Madonna’nın ilk yönetmenlik deneyimi olan filmlerin de iki sefer kostüm tasarımları dalında Oscar’a aday olarak gösterilmişti. Sonrakinde ise aynı meslekleri yapan arkadaşları tarafından, kostüm tasarımcıları derneği adlı ödülle onurlandırıldı.
En Çok Beğeni Toplayan Proje Paris’te
The Iconoclast projesi içinde yer alan üç seride en çok sevilen ve ayrıca da beğeni toplayan tasarımlar Paris’te yer almaktaydı. En gösterişli ve görsel zenginliği ile tüm dikkatleri bir anda üzerine toplayıverdi. Nede olsa sinema dünyasını en büyük ve usta isimi olan Milena Canonero o projede bulunmakta idi. Milena bu çalışmalara resim, fotoğrafçılık ve sinema alanlarından kazandığı kıymetli deneyimlerini de eklemişti. Neticesinde cansız mankenlerle yaptıkları sergide, daha önceden canlı mankenler ile gerçek provalar, sonra onların taslak hazırlıkları, kalıpları, gibi detaylarla uğraşarak çok emek sarf etmiş olsalar da çıkan sonuç her şeye değdi.
